2 Eylül 2018 Pazar

sss- Sıkça Sorulan Sorular ve önemli bilgilendirme



Hasta yakınlarının ne denli zorluklar çektiğini çok yakından bildiğimden sayfaya başımdan geçenleri yazmaya başladığım günden beri gece yarısı da olsa, sabahın körü de olsa her mesaja olabildiğince hızlı cevap vermeye çalıştım. Bu tamamen moral verebilmek adına ve kendi seçtiğim yöntemdi. Hiçbir zaman pişman olmadım. Blog yirmi bin okumayı geçti, Facebook sayfası da bir o kadar. Bu süreçte üç yüzden fazla hasta yakını ile irtibat kurdum.

İki yıllık süre zarfında çok kişiyle arkadaş olduk. Sadece dertleşmek içim yazanlar da oldu. Dertleştik.  Konuşmak isteyen oldu, konuştuk. Görüşmek isteyen oldu görüşmeye gittim. Her durumda elimden gelebildiği kadar hızlıca destek olmaya çalıştım.  Üç günlük bebek için de soran oldu, doksan beş yaşındaki büyük babası için de soran oldu.

Facebook hesabımdan arkadaş ekleyenler, kişisel instagram hesabımı bulup ekleyenler, iş sayfamı bulup ekleyenler, web sayfasından telefonumu bulup arayanlar. Ben zaten bütün yazılarımda bir mail adresi ve Facebook sayfasını paylaştım. Burada mesaj atılabiliyor veya mail adresinden ulaşabiliyorsunuz. İnstagram’dan takip edip mesaj atana mail atmasını istedim. Bana verilen cevap “ mailim yok”. Bunlar da beni biraz yordu sanırım.

Ayrıca sormadan, durduk yere hastanın fotoğrafını gönderenler var. ben aylarca benzer durumda yatmış biri olarak olumsuz etkileniyorum. benim de psikolojimi düşünün biraz.

Bu durum beni tahmin ettiğimden çok yıprattı. Hasta yakınlarının çaresizliği kendi güncelliğimin önüne geçti. Bunu geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla sohbet ederken düşündüm ve artık mail ya da telefonla iletişim kurmama kararına vardım.  Gittiğim bir akşam yemeğinde bana neden neşesiz olduğumu soran yakınlarıma gelen kötü haberi okutuyor ve onları da bu duruma ortak ediyor duruma geldim. Mesaj geldiğinde yoldaysam arabayı sağ çekip mesaj yanıtlar hale geldim. Bu durum benim günlük hayatımı karma karışık etti. En başlarda sadece moral vererek kendimi iyi hissedebileceğimi düşünüp başladığım bu yardımlaşma işi, kendi motivasyonumu bitirdi. Bu yüzden affınıza sığınıyorum.

Ülke genelindeki en büyük eksikliklerden biri kolay yoldan sonuca ulaşmayı alışkanlık haline getirmiş olmak.

Bu ne demek?
Bana gelen soruların hemen hemen hepsinde – birkaç istisna hariç-  yazdıklarımdan sadece bir kısmını okuyup soruyu sorma.  Yazdıklarımda pek çok bilgi var, bu bilgilerle ilişkili linkler var. Ve en önemlisi kronolojik olarak yaşadıklarımı yazdığımdan birkaç adım sonra şimdi sorulan sorunun cevabı zaten var. Ben mümkün olduğunca en başından itibaren anlatıyorum ama zaten yazmışım. Aynı anda benzer soruları soran herkese tek tek yazmak zorunda kaldığım oldu. Birazcık gayret ve tüm yazıyı okumak gerektiğini söylüyorum.

Bir de şöyle bir durum var, örnek olsun diye yazıyorum,
“benim babam kalp krizi geçirdi, düzelir mi?”
Evet bu şekilde soranlar var.

Şimdi bana sıklıkla sorulan birkaç sorunun cevabını özetlemek istiyorum.

Sen kimsin?

Ben hastalandığımda kırk beş, şimdi kırk yedi yaşında bir erkeğim. Doktor, şifacı ya da kâhin değilim. Tıbbi bir bilgim de yok. Sadece araştırmayı okumayı seviyorum. Hasta yakınlarının arama motorunda doğru sorular sorarak doğru bilgiye ulaşabilecekleri kadar bilgim var.

Sen ne yaşadın?
Benim anlık sıkıntımdan dolayı gittiğim acil serviste kalbim durdu. Ancak bunları acil serviste yaşadığımdan hemen kalp masajı ve oksijen takviyesi yapılmış. Elli iki dakika boyunca kalp masajı yapılmış ve bu sürenin sonunda kalbim çalışmış. Pek çok yazandan fazla şanslıymışım. Sonrasında sıkı bir tedavi ve çok emek harcanarak şimdiki duruma getirildim. Bununla ilgili yazdıklarımı “şans” balıklı yazımda okuyabilirsiniz.

Aynı durumdayız?
Aynı durum diye bir şey yoktur. Aynı durum sadece hasta yakınlarının paniği ve hastanın yoğun bakımda olmasıdır. Bu durumda sizinle "aynı durumdayız" diyen onlarca hastanın benzemediğine şahit olduk. Benim durumum çok spesifik. Hastalığın gerçekleşme şekli, yaş,cinsiyet, bulunduğunuz yer,  gibi pek çok durum her hastanın kendine özel durumunu ortaya koyuyor.
80 yaşındaki bir kanser hastasının durumu, intihar etmiş bir hastanın durumu, trafik kazası geçiren birinin durumu, on günlük bebeğin soluk borusuna kaçan mama yüzünden bulunduğu durum çok farklı. hep diyorum ya durum aynı değil.

Benim hastam iyileşir mi?
En çok sorulan sorulardan biri bu. Bu soruyu bu şekilde sormak yerine detaylarını bir kerede verseniz. Yaş, cinsiyet, neden yoğun bakımda olduğu, ne kadardır yattığı, tepkileri, vb.
Bunları her defasında cımbızla almak hiç de kolay değil. Sadece bana değil kime anlatırsanız anlatın bu bilgileri muhakkak yazın.

Acaba bizi duyuyor mudur?
Uyandırılmışsa duyuyor olma ihtimali var elbette. Bunun tek yöntemi tepkilerini izlemek. Duyuyorsa tepki verir. Bununla ilgili bir yazım vardı. Okuyunuz lütfen.

Bize yardım edin.
Ben bir sade vatandaşım. Yazılarımda sıklıkla belirttiğim gibi yardımım sizin moralinizi yüksek tutmaktan başka bir şey olamaz. En fazla size tavsiyede bulunabilirim. Bunun dışında elimden bir şey gelemez.


Aklıma geldikçe bu yazıya ilaveler edeceğim.
Artık e-posta ile destek olmayacağım. Yazdıklarımda yeteri kadar bilgi ve moral kaynağı olduğunu düşünüyorum.
Bu vesile ile tüm hasta yakınlarına kolaylıklar, hastalara da acil şifalar dilerim.
Gürkan