Hasta yakınlarının ne denli zorluklar çektiğini çok yakından
bildiğimden sayfaya başımdan geçenleri yazmaya başladığım günden beri gece yarısı
da olsa, sabahın körü de olsa her mesaja olabildiğince hızlı cevap vermeye
çalıştım. Bu tamamen moral verebilmek adına ve kendi seçtiğim yöntemdi. Hiçbir zaman
pişman olmadım. Blog yirmi bin okumayı geçti, Facebook sayfası da bir o kadar.
Bu süreçte üç yüzden fazla hasta yakını ile irtibat kurdum.
İki yıllık süre zarfında çok kişiyle arkadaş olduk. Sadece
dertleşmek içim yazanlar da oldu. Dertleştik. Konuşmak isteyen oldu, konuştuk. Görüşmek
isteyen oldu görüşmeye gittim. Her durumda elimden gelebildiği kadar hızlıca
destek olmaya çalıştım. Üç günlük bebek
için de soran oldu, doksan beş yaşındaki büyük babası için de soran oldu.
Facebook hesabımdan arkadaş ekleyenler, kişisel instagram
hesabımı bulup ekleyenler, iş sayfamı bulup ekleyenler, web sayfasından
telefonumu bulup arayanlar. Ben zaten bütün yazılarımda bir mail adresi ve Facebook
sayfasını paylaştım. Burada mesaj atılabiliyor veya mail adresinden
ulaşabiliyorsunuz. İnstagram’dan takip edip mesaj atana mail atmasını istedim. Bana
verilen cevap “ mailim yok”. Bunlar da beni biraz yordu sanırım.
Ayrıca sormadan, durduk yere hastanın fotoğrafını gönderenler var. ben aylarca benzer durumda yatmış biri olarak olumsuz etkileniyorum. benim de psikolojimi düşünün biraz.
Ayrıca sormadan, durduk yere hastanın fotoğrafını gönderenler var. ben aylarca benzer durumda yatmış biri olarak olumsuz etkileniyorum. benim de psikolojimi düşünün biraz.
Bu durum beni tahmin ettiğimden çok yıprattı. Hasta yakınlarının
çaresizliği kendi güncelliğimin önüne geçti. Bunu geçtiğimiz günlerde bir
arkadaşımla sohbet ederken düşündüm ve artık mail ya da telefonla iletişim
kurmama kararına vardım. Gittiğim bir akşam
yemeğinde bana neden neşesiz olduğumu soran yakınlarıma gelen kötü haberi
okutuyor ve onları da bu duruma ortak ediyor duruma geldim. Mesaj geldiğinde
yoldaysam arabayı sağ çekip mesaj yanıtlar hale geldim. Bu durum benim günlük
hayatımı karma karışık etti. En başlarda sadece moral vererek kendimi iyi
hissedebileceğimi düşünüp başladığım bu yardımlaşma işi, kendi motivasyonumu
bitirdi. Bu yüzden affınıza sığınıyorum.
Ülke genelindeki en büyük eksikliklerden biri kolay yoldan
sonuca ulaşmayı alışkanlık haline getirmiş olmak.
Bu ne demek?
Bana gelen soruların hemen hemen hepsinde – birkaç istisna
hariç- yazdıklarımdan sadece bir kısmını
okuyup soruyu sorma. Yazdıklarımda pek
çok bilgi var, bu bilgilerle ilişkili linkler var. Ve en önemlisi kronolojik
olarak yaşadıklarımı yazdığımdan birkaç adım sonra şimdi sorulan sorunun cevabı
zaten var. Ben mümkün olduğunca en başından itibaren anlatıyorum ama zaten
yazmışım. Aynı anda benzer soruları soran herkese tek tek yazmak zorunda
kaldığım oldu. Birazcık gayret ve tüm yazıyı okumak gerektiğini söylüyorum.
Bir de şöyle bir durum var, örnek olsun diye yazıyorum,
“benim babam kalp krizi geçirdi, düzelir mi?”
Evet bu şekilde soranlar var.
Şimdi bana sıklıkla sorulan birkaç sorunun cevabını
özetlemek istiyorum.
Sen kimsin?
Ben hastalandığımda kırk beş, şimdi kırk yedi yaşında bir
erkeğim. Doktor, şifacı ya da kâhin değilim. Tıbbi bir bilgim de yok. Sadece
araştırmayı okumayı seviyorum. Hasta yakınlarının arama motorunda doğru sorular
sorarak doğru bilgiye ulaşabilecekleri kadar bilgim var.
Sen ne yaşadın?
Benim anlık sıkıntımdan dolayı gittiğim acil serviste kalbim
durdu. Ancak bunları acil serviste yaşadığımdan hemen kalp masajı ve oksijen
takviyesi yapılmış. Elli iki dakika boyunca kalp masajı yapılmış ve bu sürenin
sonunda kalbim çalışmış. Pek çok yazandan fazla şanslıymışım. Sonrasında sıkı
bir tedavi ve çok emek harcanarak şimdiki duruma getirildim. Bununla ilgili
yazdıklarımı “şans” balıklı yazımda okuyabilirsiniz.
Aynı durumdayız?
Aynı durum diye bir şey yoktur. Aynı durum sadece hasta yakınlarının paniği ve hastanın yoğun bakımda olmasıdır. Bu durumda sizinle "aynı durumdayız" diyen onlarca hastanın benzemediğine şahit olduk. Benim durumum çok spesifik. Hastalığın gerçekleşme şekli, yaş,cinsiyet, bulunduğunuz yer, gibi pek çok durum her hastanın kendine özel durumunu ortaya koyuyor.
80 yaşındaki bir kanser hastasının durumu, intihar etmiş bir hastanın durumu, trafik kazası geçiren birinin durumu, on günlük bebeğin soluk borusuna kaçan mama yüzünden bulunduğu durum çok farklı. hep diyorum ya durum aynı değil.
Aynı durumdayız?
Aynı durum diye bir şey yoktur. Aynı durum sadece hasta yakınlarının paniği ve hastanın yoğun bakımda olmasıdır. Bu durumda sizinle "aynı durumdayız" diyen onlarca hastanın benzemediğine şahit olduk. Benim durumum çok spesifik. Hastalığın gerçekleşme şekli, yaş,cinsiyet, bulunduğunuz yer, gibi pek çok durum her hastanın kendine özel durumunu ortaya koyuyor.
80 yaşındaki bir kanser hastasının durumu, intihar etmiş bir hastanın durumu, trafik kazası geçiren birinin durumu, on günlük bebeğin soluk borusuna kaçan mama yüzünden bulunduğu durum çok farklı. hep diyorum ya durum aynı değil.
Benim hastam iyileşir mi?
En çok sorulan sorulardan biri bu. Bu soruyu bu şekilde
sormak yerine detaylarını bir kerede verseniz. Yaş, cinsiyet, neden yoğun
bakımda olduğu, ne kadardır yattığı, tepkileri, vb.
Bunları her defasında cımbızla almak hiç de kolay değil.
Sadece bana değil kime anlatırsanız anlatın bu bilgileri muhakkak yazın.
Acaba bizi duyuyor mudur?
Uyandırılmışsa duyuyor olma ihtimali var elbette. Bunun tek
yöntemi tepkilerini izlemek. Duyuyorsa tepki verir. Bununla ilgili bir yazım
vardı. Okuyunuz lütfen.
Bize yardım edin.
Ben bir sade vatandaşım. Yazılarımda sıklıkla belirttiğim
gibi yardımım sizin moralinizi yüksek tutmaktan başka bir şey olamaz. En fazla
size tavsiyede bulunabilirim. Bunun dışında elimden bir şey gelemez.
Aklıma geldikçe bu yazıya ilaveler edeceğim.
Artık e-posta ile destek olmayacağım. Yazdıklarımda yeteri
kadar bilgi ve moral kaynağı olduğunu düşünüyorum.
Bu vesile ile tüm hasta yakınlarına kolaylıklar, hastalara da
acil şifalar dilerim.
Gürkan