7 Ağustos 2017 Pazartesi

Hasta yatağında hissettiklerim. -3

Hasta yatağında hissettiklerim. -3
+++ Devam,
Su içememek nedir bilir misiniz?
Evet ben öğrendim. Su içmeyi unutmak neymiş.
Su içmeye çalışırken her iki denemeden birisinde öksürmek, içmeye çalıştığınız suyu püskürtmek. Her denememde olmuyordu. Yoğun bakımdayken karşımdaki lavaboya kalkıp su içebilmek istemiştim. Sonrasında rüyalarıma girmişti bu istek. Demek ilerideki bu sıkıntımı ifade ediyormuş bunlar.
Bardakla denedik, çay bardağı, su bardağı, pet bardak olmadı. Pipetle denedik olmadı. Şişeyle denedik olmadı. Her defasında yutmaya çalıştığım suyu püskürtüyordum. Üstüne bir de öksürük tutuyordu. Genzime kaçan su uzun bir süre öksürtüyordu. Sonradan öğrendik ki, su içmek beyne en zor öğretilebilen şeylerden biriymiş. Uzunca bir zaman bu sıkıntıyla yaşamak zorunda kaldım. Aslında eve çıktıktan bir süre sonra da bu işkence sürdü. Evde bile bir süre su içemedim. Hatta hala su içerken öksürdüğüm oluyor zaman zaman. Su içmek için beyin ayrı bir eylem yapıyormuş. Ve lokmaları yutmaktan daha zormuş. Çünkü lokmalar daha katı olduğundan yemek borusu istemli hareket ediyormuş. Su içmeye çalıştığınızda kayıp giden sıvı soluk borusuna kaçabiliyormuş. Öyle oldu. Önce yemek yemeği öğrendim. Püre haline getirilmiş yemekler sokuşturuldu. Eşime gelen refakatçi yemeğinin yanındaki pet su gözüme takıldığından, eşim her seferinde suyu göstermeden içiyordu. Yemek yemeyi ve su içmeyi çok seven ben, yiyemez içemez olmuştum. İyileştikçe hepsinin hıncını aldım bir bir.
Yatağımın ucunda bir sürü yiyecek vardı ama ben sadece yoğurt yiyebiliyordum. Trokestomi çıktıktan birkaç gün sonra doktorum Sema Hanım,
-          Bu hasta iyi, gidin karşıdan poğaça falan alın yedirin,
dediğinde, gerçek sanıp sevinmiştim. Sonradan mecaz olduğunu anladım. Canım istiyor ama şifa niyetine taze fasulye püresi ve yoğurt yiyordum işte. Bu hikaye uzun bir zaman sürdü. Artık olan bitenin farkındaydım ve bir an önce çıkmak istiyordum. Ama daha çok zaman vardı. Ses çıkarmam lazımdı, yürüyebilmem lazımdı, yemek yiyebilmem ve en önemlisi su içebilmem lazımdı. Ben biraz daha çiçekleri sayacaktım belli olmuştu.
Her sabah önce hemşireler geliyordu, kontrollerimi tamamlıyor ardından doktorum geliyordu. Sema hanım her geldiğinde gülümsüyor ve günaydın diyordu. Bu iyi geliyordu bana.
-           Hadi konuş bir şeyler söyle, bak çıkaracağım seni,
değinde ben de bir şeyler söylemeye çalışsam da ses çıkaramıyordum. Ah bir konuşabilsem.
Hop o gidiyor Nihat Bey geliyordu. Saat 10 olmuş belli ki. Bir saat boyunca evirip çevirip canımı yakıyordu. Katlanıyordum. Zevkle hem de. Her hareketi defalarca yapıyordu. Ayaklarımı geriyor çekiyor, kollarımı ters çeviriyor ve bir sürü acı veren şey. Sonra bir yataktan kalkma denemesi. Yürüme denemesi. Sonra hemşireler geliyordu. Şerife hemşire,
-          Hadi Gürkan Bey, Bir şey söyle bana.
Bu günlerce sürdü. Bir gün ben kendi kendime Şerife Hemşireye “İyiyim” demişim. O gün ne mutlu bir gündü. Sonrasında ses çıkarmaya çalıştım. Bir taraftan fizik tedavi, bir taraftan ses çıkarma çabaları, bir taraftan da yürüme çabaları. İyi gelmişti. Artık adım atabiliyor, ezilmiş yemekleri yiyebiliyor, çorba içebiliyordum. Hala su içemiyordum ama bir şeyler yoluna girmeye başlamıştı.
Yanıma gelenlere daha tahammüllü davranmaya başlamıştım. İyileşeceğimi biliyordum ya biraz daha az kapris yapmam gerektiğini fark etmiştim. J
Devam edecek+++
Sevgiyle kalın.
Bana ulaşmak isterseniz, hasta yakınlarının ve hastaların neler hissettiği sorarsanız ve biraz morale ihtiyacınız olursa bana mail ile ulaşabilirsiniz.
Bloğumu takip ederseniz sizlere tüm deneyimlerimi paylaşacağım. Ve eğer sosyal medya hesaplarınızda paylaşırsanız pek çok insana moral verebilir.
Herkese acil şifalar. Dilerim.
Gürkan