20 Temmuz 2017 Perşembe

bu gün.

Bu gün.
Bu gün anılarıma biraz ara vermek istedim. Kardeşimin ameliyatı vardı. Basit bir kapalı ameliyattı. Safra kesesini, ameliyatla aldılar.  Toplamda gitmesi, gelmesi kırk beş dakika sürdü ama bekleyenler için oldukça uzun sürüyormuş. Ameliyat basitti ama beklerken beklemenin ne kadar zor olduğunu gördüm. Beni bekleyenler Günlerce hatta aylarca beklemişti. Hastayken bunu anlayamıyorsun. Özellikle bilincin kapalıyken hastaneye getirildiysen farkında bile değilsin. Zormuş.
Saat 8 de alıyorlar dediler gittik. Meğer verilen saat sıralama içinmiş. Bekledik üç buçuk saat. Koridorda beklerken insanların endişelerini gördüm. Sedye bulunamadığı için tekerlerli sandalyeyle götürülen bir hanım vardı. Evet hastanede sedye bulunamamıştı, garp ama gerçek. Tam asansöre girmek üzereyken sedye geldi. Geri götürdüler ve sedyeye yatırılmış halde yeniden asansöre götürdüler. Hasta sandalyedeyken gülümsüyordu. Sedyeye yatırıldığında endişelenmişti. Bekleyenler moral vermeye çalışsa da yüzündeki endişe görünüyordu. Gitti. Uzun beklediğimizden bize sıra gelmeden geri getirdiler. Ameliyat endişesinden çok acı vardı gelirken. İyileşmiştir umarım.
Beklerken, bekleyen insanları gözledim. Hasta yakınları basit bir ameliyata giren hastalarını beklerken ne kadar endişeleniyormuş. Benim ve beni okuyanların hastaları gibi, bilinci kapalı ve ne zaman ve nasıl uyanacağı belli olmayan hasta yakınlarının ne kadar stres ve sıkıntılı olduğunu bir kez daha fark ettim.
Ben kırk beş dakikalık bir ameliyatı beklerken neler düşündüm, neler gördüm. Aylarca hastasının iyi olabilme ihtimali duyabilmek için yoğun bakımda beni ve benim gibi bekleyen hasta yakınlarının ne kadar zor zamanlar geçirdiğini anladım.
Hastanın çektiği acı başka, hasta yakınlarının çektiği sıkıntı başkaymış. Ben kardeşimin iyi olacağını bildiğim halde ne kadar endişelendim. Ya onlar. Ne kadar zor günler geçirmişti kim bilir?
Hasta ve hasta yakınlarına çektiğimiz sıkıntıyı anlatırken buldum kendimi. Kardeşim odasın çıktığında yanında yatan bir başka hasta vardı. O da aynı sebepten yatıyormuş. Fen Edebiyat Fakültesinde hocaymış. Hemen anlattım durumumu. Her şeyin iyi olacağını ve bu sıkıntıların kısa sürede geçeceğini söylemeye çalıştım. Bu ara yapabildiğim en iyi ve benim için önemli şey bu ne de olsa.
 Onu ve kardeşimi yatırdıkları yatak benim uzun süre kaldığım yatakla aynı gibi. Etkilendim tabi herkesi öyle görünce.  Hemen aklıma yatağın ucundaki dayanak geldi. Aşağıya doğru kaydığımda ayağım o dayanağa çarpıyordu ve rahatsız oluyordum. Geçmişteki yatağımı düşündüm. Ne uğraşırdım bu sıkıntımı fark ettirebilmek için. Beni yukarı çekebilecek hasta bakıcının gelmesini beklerdim süresizce.
Bir de şu serum için elime takılan iğne. Bulamazlardı artık. Delik deşik olmuştu ellerim.
Hasta için de zor, bekleyen için de.
Refakatçisi- eşim- bir günün ne kadar uzun sürdüğünü söyleyince bir kez daha anladım sürenin uzunluğunu. Refakatçi olmak da zor. Ben bekleyemedim işte. Şu anda yazımı yazma bahanesiyle dışarıdayım. Ve resmini aşağıda paylaştığım bir manzarada çayımı yudumluyorum.
Herkese acil şifalar dilerim.
Sevgiyle kalın.
Bana ulaşmak isterseniz, hasta yakınlarının ve hastaların neler hissettiği sorarsanız ve biraz morale ihtiyacınız olursa bana mail ile ulaşabilirsiniz.
Bloğumu takip ederseniz sizlere tüm deneyimlerimi paylaşacağım. Ve eğer sosyal medya hesaplarınızda paylaşırsanız pek çok insana moral verebilir.
Herkese acil şifalar. Dilerim.
Gürkan