11 Eylül 2017 Pazartesi

Yanlış - eksik bilgilendirmeler.

Yanlış bilgilendirmeler.

Yanlış ve eksik bilgilendirmelerden bahsedelim.
En önemlisi sanırım yoğun bakımda yatan hastalarla ilgili eksiklik. Yoğun bakım hastalarının temel sorunu yatak yarası. Uzun süre yatmaktan oluşan bu yaralar sonrasında kalıcı olabiliyormuş. Bununla ilgili yoğun bakım hemşire ve hasta bakıcılarının özel bir ilgi göstermesi gerekiyor. Önlem alınmalı ve hastanın pozisyonu sık sık değiştirilmeli. Bununla ilgili çeşitli merhem pomat gibi şeyler var elbette ama erken fark edilmeli ve önlem alınmalı. Hasta bakıcılar ile aranızı iyi tutun. Her hasta bakıcı bunu size söylemeyebilir ama siz her hasta ziyaretinde bakın, ve hasta bakıcınızdan durumunu sıklıkla öğrenin.

Yoğun bakımda yatan hasta – ki benim gibi uzun süre yattıysa – muhakkak fizik tedaviden faydalanmalı. Uzun zaman yatan hastanın hareket kabiliyeti olmadığından bir süre sonra ayakları kolları işlevsiz kalıyor. Benim yoğun bakım sürecimin son birkaç gününde öğrenip tedaviye başlamışlar ancak iki aya yakın yattığımdan ayaklarım balerin ayağı gibi dümdüz kalmıştı. Doktorlar çıkma ihtimalimi zayıf gördüğünden herhangi bir bilgilendirme yapmamışlar. Sonrasında ayaklarımın eski haline dönmesi için çok uğraştık. Çok acı çektim ve çok zor iyileşti. Bunu muhakkak yoğun bakım doktorundan istemelisiniz.

Doktorunuzun her söylediği şey elbette doğru. Ayrıca şu unutulmamalı  ki doktordan başka doğru bilgi alınabilecek kimseniz yok. Ancak şu belirtilmeli ki doktor iyileşme ihtimali az görünen bir hasta için hasta yakınını ümitlendirecek pek de bir şey söylemez. Bu hem doktor için hem hasta yakını için lüzumsuz bir durum oluşturur. Doktorlarım benim düzelme ihtimalimi yok saymışlar. Epikriz raporlarına göre zaten düzelme ihtimalim de yokmuş. Benim için her durumda “siz her duruma hazırlıklı olun” demişler. Sonralarda “bu hasta çok direniyor” deseler de ilk başlarda hiç ümitli konuşmamışlar. Unutulmamalı ki, doktor ümit verir bir konuşma yaparsa ve iyiye gidiş olmazsa hem hasta yakını hem de doktor hüsrana uğrar. Bunun yerine her duruma hazır olmak en çok duyulan telkindir. Ancak hasta genç ve dirençliyse ve hasta yakının enerjisi yüksek ise – genelde- bir çıkış yolu vardır. Hasta yakını moralini yüksek tutmalı ama her duruma da hazırlıklı olmalıdır.
Doktorun her söylediğini kayıt edip hemen telefona sarılıp konuyu Google’da aramak doğru değil. Google her zaman size doğruyu söylemez. Arama motorlarında doğru bilgi olabileceği kadar yanlış bilgi de çok. Bu yüzden hasta yakınlarının bulduğu terim hem aşırı hüsran hem de gereksiz sevince sebep olabilir. Bunun yerine doktorunuzun tıbbi terimler yerine hasta yakının anlayabileceği şekilde izah etmesini istemelisiniz.

Hastanızın durumunu başka hastalarla mukayese etmemelisiniz. Her hastanın geçmişi, yaşı, cinsiyeti, geçirdiği hastalığın yeri, durumu, şekli, büyüklüğü farklı olduğundan bu mukayese sizi sıkıntıya sokacaktır. Örnek edindiğiniz hastanın durumu sizinkinden birazcık farklı olsa dahi sonuç bambaşka olabilir. Ben gelen postalardan bir bilgi edindim. Hastaların durumu kaleydoskop gibi. Yani en ufak farlılık bile görüntüyü değiştiriyor. Kaleydoskop çok hassas bir alettir. En ufak bir oynama bile görüntüyü değiştirir. Görüntü bir daha hiç aynı olmaz. Bu yüzden siz siz olun “falanca da böyle olmuştu ama kurtulamadı” gibi benzetmeler yapmayın.

Epikriz raporları bir sonraki hastaneye ya da iyileşme sürecinde hep hasta geçmişini belgeleyeceğinden muhakkak en az bir kopyası elinizde bulunmalıdır. Hem raporlar hem de MR, EKG, EEG gibi kayıtları düzenli olarak muhafaza etmelisiniz. Hastanız iyileşmeye başladığında uygulanacak tedavi ve sonraki muayeneler bu raporlar ile belirlenecek. Diyoruz ya; her hasta kaleydoskop gibidir. Her hastanın tedavisi de bu kayıtlara göre belirlenir.
Sürekli başka doktordan teyit almaya çalışmayın. Raporlar elinizde hastaneler koşuşturmayın. Hastanızın bulunduğu hastane -zorunluluk gerekmiyorsa- değiştirilmemeli. Gittiğiniz yoğun bakım ünitesi çok da farklı olmayacak. Orada da benzer süreçler yaşanacak. Olan hastanızın yer değiştirmesi esnasındaki hayati tehlike geçirmesiyle olacak.

Hastanede sürekli yoğun bakım ünitesinin önünde bekleşip hem moralinizi bozmayın hem de doktorlara ayak bağı olmayın. Hastane bahçesinde bir büfe, bekleme salonu varsa bu hasta yakınlarına da iyi gelecektir. Arada bir nefes almak hasta yakınlarının sağlıklı kalmasını sağlar. Daha objektif düşünmenin herkese daha faydalı olacağını aklınızdan çıkarmayın.

Hastamız bizi duyuyor mu?

En çok gelen sorulardan biri bu. Hasta uyutulduğu sürece sizi duymaz. Hisseder. Bu şöyle bir şey. Ağır uykusu olan kimseler bilirler. Uykudan uyanmadan yatak değiştirirler ya da su içerler. Sonrasında hatırlamazlar. Ama onu yatağına kaldıranın ya da suyu içirenin komutlarını dinlerler. İşte bilinçsizce olsa da bu durum uyuyan hastanın komutları yerine getirmesi gibidir. Hasta uyandırıldığında söylediklerinizi duyar, komutlarınızı bilinçli yerine getirir. Bu durum kimseyi aldatmasın. Hasta hissediyor olduğundan onun çok sevdiği müzikleri bir MP3 çalar ile dinletmek hastanın toparlanmasına yardımcı olacaktır. Doktorlar çoğu zaman refleks dese de hasta yakını hastasının hissettiğini anlar ve hasta da doktora ya da hasta bakıcıya vermediği tepkiyi verebilir.

Özellikle yoğun bakımda ve uyandırılmış hastalar olup bitenin farkına vardığından mutsuz ve isteksiz olabilirler. Önceki yazılarımda uzunca yazdığım gibi yoğun bakımda geçen güçlü bir psikolojik zorluk vardır. Bu zorluk hastanın uyanma arzusunu tetikleyeceği gibi yaşama sevincini olumsuz olarak etkileyebilir. Hastanızın sizi duyduğunu ve bir an önce kalmak istediğini unutmayın.

Sevgiyle kalın.
Bana ulaşmak isterseniz, hasta yakınlarının ve hastaların neler hissettiği sorarsanız ve biraz morale ihtiyacınız olursa bana mail ile ulaşabilirsiniz.
Bloğumu takip ederseniz sizlere tüm deneyimlerimi paylaşacağım. Ve eğer sosyal medya hesaplarınızda paylaşırsanız pek çok insana moral verebilir.
Herkese acil şifalar. Dilerim.
Gürkan

https://52dakika.blogspot.com.tr/
https://www.facebook.com/52dakika/