Yanlış bilgilendirmeler.
Yanlış ve eksik
bilgilendirmelerden bahsedelim.
En önemlisi sanırım yoğun bakımda
yatan hastalarla ilgili eksiklik. Yoğun bakım hastalarının temel sorunu yatak
yarası. Uzun süre yatmaktan oluşan bu yaralar sonrasında kalıcı olabiliyormuş.
Bununla ilgili yoğun bakım hemşire ve hasta bakıcılarının özel bir ilgi
göstermesi gerekiyor. Önlem alınmalı ve hastanın pozisyonu sık sık
değiştirilmeli. Bununla ilgili çeşitli merhem pomat gibi şeyler var elbette ama
erken fark edilmeli ve önlem alınmalı. Hasta bakıcılar ile aranızı iyi tutun.
Her hasta bakıcı bunu size söylemeyebilir ama siz her hasta ziyaretinde bakın, ve
hasta bakıcınızdan durumunu sıklıkla öğrenin.
Yoğun bakımda yatan hasta – ki benim
gibi uzun süre yattıysa – muhakkak fizik tedaviden faydalanmalı. Uzun zaman
yatan hastanın hareket kabiliyeti olmadığından bir süre sonra ayakları kolları işlevsiz
kalıyor. Benim yoğun bakım sürecimin son birkaç gününde öğrenip tedaviye
başlamışlar ancak iki aya yakın yattığımdan ayaklarım balerin ayağı gibi dümdüz
kalmıştı. Doktorlar çıkma ihtimalimi zayıf gördüğünden herhangi bir
bilgilendirme yapmamışlar. Sonrasında ayaklarımın eski haline dönmesi için çok
uğraştık. Çok acı çektim ve çok zor iyileşti. Bunu muhakkak yoğun bakım
doktorundan istemelisiniz.
Doktorunuzun her söylediği şey
elbette doğru. Ayrıca şu unutulmamalı ki
doktordan başka doğru bilgi alınabilecek kimseniz yok. Ancak şu belirtilmeli ki
doktor iyileşme ihtimali az görünen bir hasta için hasta yakınını
ümitlendirecek pek de bir şey söylemez. Bu hem doktor için hem hasta yakını
için lüzumsuz bir durum oluşturur. Doktorlarım benim düzelme ihtimalimi yok
saymışlar. Epikriz raporlarına göre zaten düzelme ihtimalim de yokmuş. Benim
için her durumda “siz her duruma hazırlıklı olun” demişler. Sonralarda “bu
hasta çok direniyor” deseler de ilk başlarda hiç ümitli konuşmamışlar. Unutulmamalı
ki, doktor ümit verir bir konuşma yaparsa ve iyiye gidiş olmazsa hem hasta
yakını hem de doktor hüsrana uğrar. Bunun yerine her duruma hazır olmak en çok duyulan telkindir.
Ancak hasta genç ve dirençliyse ve hasta yakının enerjisi yüksek ise – genelde-
bir çıkış yolu vardır. Hasta yakını moralini yüksek tutmalı ama her duruma da
hazırlıklı olmalıdır.
Doktorun her söylediğini kayıt
edip hemen telefona sarılıp konuyu Google’da aramak doğru değil. Google her
zaman size doğruyu söylemez. Arama motorlarında doğru bilgi olabileceği kadar
yanlış bilgi de çok. Bu yüzden hasta yakınlarının bulduğu terim hem aşırı
hüsran hem de gereksiz sevince sebep olabilir. Bunun yerine doktorunuzun tıbbi
terimler yerine hasta yakının anlayabileceği şekilde izah etmesini istemelisiniz.
Hastanızın durumunu başka
hastalarla mukayese etmemelisiniz. Her hastanın geçmişi, yaşı, cinsiyeti, geçirdiği
hastalığın yeri, durumu, şekli, büyüklüğü farklı olduğundan bu mukayese sizi
sıkıntıya sokacaktır. Örnek edindiğiniz hastanın durumu sizinkinden birazcık
farklı olsa dahi sonuç bambaşka olabilir. Ben gelen postalardan bir bilgi
edindim. Hastaların durumu kaleydoskop gibi. Yani en ufak farlılık bile
görüntüyü değiştiriyor. Kaleydoskop çok hassas bir alettir. En ufak bir oynama
bile görüntüyü değiştirir. Görüntü bir daha hiç aynı olmaz. Bu yüzden siz siz
olun “falanca da böyle olmuştu ama kurtulamadı” gibi benzetmeler yapmayın.
Epikriz raporları bir sonraki
hastaneye ya da iyileşme sürecinde hep hasta geçmişini belgeleyeceğinden
muhakkak en az bir kopyası elinizde bulunmalıdır. Hem raporlar hem de MR, EKG,
EEG gibi kayıtları düzenli olarak muhafaza etmelisiniz. Hastanız iyileşmeye
başladığında uygulanacak tedavi ve sonraki muayeneler bu raporlar ile belirlenecek.
Diyoruz ya; her hasta kaleydoskop gibidir. Her hastanın tedavisi de bu kayıtlara
göre belirlenir.
Sürekli başka doktordan teyit
almaya çalışmayın. Raporlar elinizde hastaneler koşuşturmayın. Hastanızın
bulunduğu hastane -zorunluluk gerekmiyorsa- değiştirilmemeli. Gittiğiniz yoğun
bakım ünitesi çok da farklı olmayacak. Orada da benzer süreçler yaşanacak. Olan
hastanızın yer değiştirmesi esnasındaki hayati tehlike geçirmesiyle olacak.
Hastanede sürekli yoğun bakım
ünitesinin önünde bekleşip hem moralinizi bozmayın hem de doktorlara ayak bağı
olmayın. Hastane bahçesinde bir büfe, bekleme salonu varsa bu hasta yakınlarına
da iyi gelecektir. Arada bir nefes almak hasta yakınlarının sağlıklı kalmasını
sağlar. Daha objektif düşünmenin herkese daha faydalı olacağını aklınızdan
çıkarmayın.
Hastamız bizi duyuyor mu?
En çok gelen sorulardan biri bu.
Hasta uyutulduğu sürece sizi duymaz. Hisseder. Bu şöyle bir şey. Ağır uykusu
olan kimseler bilirler. Uykudan uyanmadan yatak değiştirirler ya da su içerler.
Sonrasında hatırlamazlar. Ama onu yatağına kaldıranın ya da suyu içirenin
komutlarını dinlerler. İşte bilinçsizce olsa da bu durum uyuyan hastanın
komutları yerine getirmesi gibidir. Hasta uyandırıldığında söylediklerinizi
duyar, komutlarınızı bilinçli yerine getirir. Bu durum kimseyi aldatmasın. Hasta
hissediyor olduğundan onun çok sevdiği müzikleri bir MP3 çalar ile dinletmek
hastanın toparlanmasına yardımcı olacaktır. Doktorlar çoğu zaman refleks dese
de hasta yakını hastasının hissettiğini anlar ve hasta da doktora ya da hasta
bakıcıya vermediği tepkiyi verebilir.
Özellikle yoğun bakımda ve uyandırılmış
hastalar olup bitenin farkına vardığından mutsuz ve isteksiz olabilirler.
Önceki yazılarımda uzunca yazdığım gibi yoğun bakımda geçen güçlü bir
psikolojik zorluk vardır. Bu zorluk hastanın uyanma arzusunu tetikleyeceği gibi
yaşama sevincini olumsuz olarak etkileyebilir. Hastanızın sizi duyduğunu ve bir
an önce kalmak istediğini unutmayın.
Sevgiyle kalın.
Bana ulaşmak isterseniz, hasta
yakınlarının ve hastaların neler hissettiği sorarsanız ve biraz morale
ihtiyacınız olursa bana mail ile ulaşabilirsiniz.
Bloğumu takip ederseniz sizlere
tüm deneyimlerimi paylaşacağım. Ve eğer sosyal medya hesaplarınızda
paylaşırsanız pek çok insana moral verebilir.
Herkese acil şifalar. Dilerim.
Gürkan
https://52dakika.blogspot.com.tr/
https://www.facebook.com/52dakika/