Hasta yatağında hissettiklerim. -2
+++ Devam
Birkaç gün içinde yonca kalktığında ziyaretçilerim gelmeye
başladı. Duyan gelmiş. Arkadaşlarım, akrabalarım, iş arkadaşlarım, kızlarımın
arkadaşları. Her gün bir sürü insan geliyordu. Benim ne kadar sevildiğimin
göstergesiydi elbette. Ama onca insanın bu halde görmesi açıkçası beni
üzüyordu. Ben insanların önüne güçsüz çıkmayı çok sevmeyen biriyimdir. Bu
yüzden kendimi çok aciz hissediyordum. Onca insan geliyor, gidiyor. Her
defasında hüzünleniyorsun. Bir de her gelen eşime bu olanların nasıl olduğunu
soruyor. Ya herkes aynı soruyu soruyor ve -yazık garibim- eşim her defasında
durumumu anlatıyor. Ya düşünsenize günde on kez aynı şeyleri birilerine
anlatmaya çalışmak ne kadar zor.
-
Şimdi daha iyi, ama çok zor günler geçirdik.
-
Doktorlar iyiye gittiğini söylüyor.
-
İyi olacağına inanıyoruz.
-
Bir süre sonra çok daha iyi olacak.
-
Birkaç güne ayağa kaldırılacak.
-
Şimdi uyudu.
Hep aynı şeyler. Defalarca ve her gelene.
Bazılarının yanında uyuyor numarası yapıyordum. Bazıları
geldiğinde de gerçekten uyuyordum. Uyuma bahanesiyle ben savuşturuyordum ama
eşim maalesef her geleni karşılıyor ve cevap vermek zorunda kalıyordu. Zamanlar
böyle geçerken bir taraftan ben olup biteni anlamaya çalışıyordum bir taraftan
da iyileşiyordum.
Bir süre sonra, yoğun uğraşlarla adım atmaya başladım. Ama
dengem hiç yoktu. Sadece sürüklüyordum ayaklarımı. Hastane koridorunda
yürütmeye çalıştılar. Ama arkamda tekerlekli sandalye vardı ve yorulursam hemen
oturtuyorlardı beni.
Ve artık insan içine çıkabilmiştim. İyi gelmişti bana. Üç
hafta sonunda yirmi metrelik koridoru
yürüyebilir olmuştum. Ve bir süre sonra aynı koridoru bitirebilir olmuştum. Bu
her defasında arttı. İyi geliyordu bana.
Koridorda yürümek büyük bir başarıydı elbette.
Hastanenin çok güzel bir bahçesi olduğundan zaman zaman
dışarı çıkarmak istiyorlardı beni. Tekerlekli koltuk iyiydi ama bazen
tekerlekli sandalyeye oturmak zorunda kalıyordum. O canımı acıtıyordu ve hemen
sıkılıyordum.
Bahçede hava almak iyi geliyordu elbette ama bazen de canımı
sıkıyordu. Sağlığımda çok sevdiğim Balat bana hep iyi gelmiştir ama niyeyse o
zaman aynı manzarayı seyretmek, birazda eski günleri hatırlamaktan olsa gerek
canımı yakıyordu. Düşünsenize, sağlığınızda hep aynı manzarayı seyretmekten
zevk alırken şimdi hasta olduğunuzdan mecburi olarak izliyorsunuz. Eskiler
aklıma geldiğinde üzülüyordum. Erkenden yatağıma geri götürülmek istiyordum.
Haliç manzarası her zamanki gibi keyif vermiyordu.
Odama çıkarıldığımda, yatağıma alması için hasta bakıcının
gelmesi gerekiyordu. O zaman acizliğim bir kez daha vuruyordu yüzüme. Bazen
başka hastaların yanında olduklarından on on beş dakika yatağın başında öylece
bekletiliyordum. Sıkıcıydı.
Bazen de hastanenin rehabilitasyon odasına götürüyordu eşim.
Orada bir piyano vardı. Akortsuz eski bir duvar piyanosu. Denedim tek elimle birkaç
kez. Yeniden müzik yapmak istiyordum. Ama sadece sol elle piyano çalınmaz. İşte
yüzüne vuran bir tokat daha. Sağlıklıyken ne güzel piyano çalardım. Ne güzel
gitar çalardım. Aklıma geldiğinde tekrar yatağıma dönmek istiyordum. Moral
bozulunca isteksizleşiyor insan.
Eşimin A4 kağıdına yazdığı büyük harfli alfabe ile iletişim
kurabiliyordum. Derdimi mors alfabesi ile anlatır gibi olmuştum. Günde birkaç kez
kontrole gelen kat hemşiresi her geldiğinde ses çıkarmamı istiyordu ama henüz
ses çıkaramıyordum. Sanki bir ses çıkarabilsem her şey eskiye dönebilecekmiş
gibi geliyordu bana. Ama eskiye dönmeye başladığımı fark ediyordum. Bilincim
açıldıkça eski huylarıma döner olmuştum. Örneğin ben sürekli çıktığım
basamakları sayar, hatırlar ve tekrar çıkacağımda sayısını hatırladığım için
tersten düşerek sayar, öyle çıkardım. Örneğin 6 basamaklı her zaman çıktığım
bir merdiveni yeniden çıkacaksam 6-5-4-3-2-1 diye sayardım. Yani her
sayılabilecek şeyi sayardım. Oda da her şeyi saymaya çalışıyordum içimden. Odada
her şey tek olduğundan sayacak bir şey bulamıyordum. Sadece karşımdaki tabloda
bulunan bir vazo resmi vardı, o vazodaki çiçekleri sayıyordum. Tam on dört çiçek
vardı. Her yatağa yatırıldığımda, her uyandığımda her gördüğümde onları sayıyordum.
Bir de bende simetri hastalığı denilen bir bozukluk vardı eskiden. Hani şu
gittiğiniz lokantada yamuk gördüğünüz tabloyu kalkıp düzeltirsiniz ya. Odanın
kapısının arkasına bir acil durup tabelası asılmıştı ama yamuktu. Odadan çıkana
kadar kalkıp onu düzeltmeyi başaramadım. Bu da kafama takılıyorsa demek ki
iyileşmeye başlamıştım. Bu iyi haberdi.
Aslında bu yazdıklarımın hepsi kronolojik olmuyor. Çoğunluğu
birbiriyle aynı günlerde oluyor. Bu sebeple karışık biraz. Okurken
sıkılıyorsanız bilin ki ben yazar değilim ve zamanlamayı tutturamamışım. Bu
konuda özür dilerim. Yazmaya devam edeceğim yine de.
Devam edecek+++
Herkese acil şifalar dilerim.
Sevgiyle kalın.
Bana ulaşmak isterseniz, hasta yakınlarının
ve hastaların neler hissettiği sorarsanız ve biraz morale ihtiyacınız olursa
bana mail ile ulaşabilirsiniz.
Bloğumu takip ederseniz sizlere tüm
deneyimlerimi paylaşacağım. Ve eğer sosyal medya hesaplarınızda paylaşırsanız
pek çok insana moral verebilir.
Herkese acil şifalar. Dilerim.
Gürkan