4 Ağustos 2017 Cuma

Hasta yatağında hissettiklerim. -2



Hasta yatağında hissettiklerim. -2
+++ Devam
Birkaç gün içinde yonca kalktığında ziyaretçilerim gelmeye başladı. Duyan gelmiş. Arkadaşlarım, akrabalarım, iş arkadaşlarım, kızlarımın arkadaşları. Her gün bir sürü insan geliyordu. Benim ne kadar sevildiğimin göstergesiydi elbette. Ama onca insanın bu halde görmesi açıkçası beni üzüyordu. Ben insanların önüne güçsüz çıkmayı çok sevmeyen biriyimdir. Bu yüzden kendimi çok aciz hissediyordum. Onca insan geliyor, gidiyor. Her defasında hüzünleniyorsun. Bir de her gelen eşime bu olanların nasıl olduğunu soruyor. Ya herkes aynı soruyu soruyor ve -yazık garibim- eşim her defasında durumumu anlatıyor. Ya düşünsenize günde on kez aynı şeyleri birilerine anlatmaya çalışmak ne kadar zor.
-          Şimdi daha iyi, ama çok zor günler geçirdik.
-          Doktorlar iyiye gittiğini söylüyor.
-          İyi olacağına inanıyoruz.
-          Bir süre sonra çok daha iyi olacak.
-          Birkaç güne ayağa kaldırılacak.
-          Şimdi uyudu.
Hep aynı şeyler. Defalarca ve her gelene.
Bazılarının yanında uyuyor numarası yapıyordum. Bazıları geldiğinde de gerçekten uyuyordum. Uyuma bahanesiyle ben savuşturuyordum ama eşim maalesef her geleni karşılıyor ve cevap vermek zorunda kalıyordu. Zamanlar böyle geçerken bir taraftan ben olup biteni anlamaya çalışıyordum bir taraftan da iyileşiyordum.
Bir süre sonra, yoğun uğraşlarla adım atmaya başladım. Ama dengem hiç yoktu. Sadece sürüklüyordum ayaklarımı. Hastane koridorunda yürütmeye çalıştılar. Ama arkamda tekerlekli sandalye vardı ve yorulursam hemen oturtuyorlardı beni.
Ve artık insan içine çıkabilmiştim. İyi gelmişti bana. Üç hafta sonunda  yirmi metrelik koridoru yürüyebilir olmuştum. Ve bir süre sonra aynı koridoru bitirebilir olmuştum. Bu her defasında arttı. İyi geliyordu bana.
Koridorda yürümek büyük bir başarıydı elbette.
Hastanenin çok güzel bir bahçesi olduğundan zaman zaman dışarı çıkarmak istiyorlardı beni. Tekerlekli koltuk iyiydi ama bazen tekerlekli sandalyeye oturmak zorunda kalıyordum. O canımı acıtıyordu ve hemen sıkılıyordum.
Bahçede hava almak iyi geliyordu elbette ama bazen de canımı sıkıyordu. Sağlığımda çok sevdiğim Balat bana hep iyi gelmiştir ama niyeyse o zaman aynı manzarayı seyretmek, birazda eski günleri hatırlamaktan olsa gerek canımı yakıyordu. Düşünsenize, sağlığınızda hep aynı manzarayı seyretmekten zevk alırken şimdi hasta olduğunuzdan mecburi olarak izliyorsunuz. Eskiler aklıma geldiğinde üzülüyordum. Erkenden yatağıma geri götürülmek istiyordum. Haliç manzarası her zamanki gibi keyif vermiyordu.
Odama çıkarıldığımda, yatağıma alması için hasta bakıcının gelmesi gerekiyordu. O zaman acizliğim bir kez daha vuruyordu yüzüme. Bazen başka hastaların yanında olduklarından on on beş dakika yatağın başında öylece bekletiliyordum. Sıkıcıydı.
Bazen de hastanenin rehabilitasyon odasına götürüyordu eşim. Orada bir piyano vardı. Akortsuz eski bir duvar piyanosu. Denedim tek elimle birkaç kez. Yeniden müzik yapmak istiyordum. Ama sadece sol elle piyano çalınmaz. İşte yüzüne vuran bir tokat daha. Sağlıklıyken ne güzel piyano çalardım. Ne güzel gitar çalardım. Aklıma geldiğinde tekrar yatağıma dönmek istiyordum. Moral bozulunca isteksizleşiyor insan.
Eşimin A4 kağıdına yazdığı büyük harfli alfabe ile iletişim kurabiliyordum. Derdimi mors alfabesi ile anlatır gibi olmuştum. Günde birkaç kez kontrole gelen kat hemşiresi her geldiğinde ses çıkarmamı istiyordu ama henüz ses çıkaramıyordum. Sanki bir ses çıkarabilsem her şey eskiye dönebilecekmiş gibi geliyordu bana. Ama eskiye dönmeye başladığımı fark ediyordum. Bilincim açıldıkça eski huylarıma döner olmuştum. Örneğin ben sürekli çıktığım basamakları sayar, hatırlar ve tekrar çıkacağımda sayısını hatırladığım için tersten düşerek sayar, öyle çıkardım. Örneğin 6 basamaklı her zaman çıktığım bir merdiveni yeniden çıkacaksam 6-5-4-3-2-1 diye sayardım. Yani her sayılabilecek şeyi sayardım. Oda da her şeyi saymaya çalışıyordum içimden. Odada her şey tek olduğundan sayacak bir şey bulamıyordum. Sadece karşımdaki tabloda bulunan bir vazo resmi vardı, o vazodaki çiçekleri sayıyordum. Tam on dört çiçek vardı. Her yatağa yatırıldığımda, her uyandığımda her gördüğümde onları sayıyordum. Bir de bende simetri hastalığı denilen bir bozukluk vardı eskiden. Hani şu gittiğiniz lokantada yamuk gördüğünüz tabloyu kalkıp düzeltirsiniz ya. Odanın kapısının arkasına bir acil durup tabelası asılmıştı ama yamuktu. Odadan çıkana kadar kalkıp onu düzeltmeyi başaramadım. Bu da kafama takılıyorsa demek ki iyileşmeye başlamıştım. Bu iyi haberdi.
Aslında bu yazdıklarımın hepsi kronolojik olmuyor. Çoğunluğu birbiriyle aynı günlerde oluyor. Bu sebeple karışık biraz. Okurken sıkılıyorsanız bilin ki ben yazar değilim ve zamanlamayı tutturamamışım. Bu konuda özür dilerim. Yazmaya devam edeceğim yine de.
Devam edecek+++
Herkese acil şifalar dilerim.
Sevgiyle kalın.
Bana ulaşmak isterseniz, hasta yakınlarının ve hastaların neler hissettiği sorarsanız ve biraz morale ihtiyacınız olursa bana mail ile ulaşabilirsiniz.
Bloğumu takip ederseniz sizlere tüm deneyimlerimi paylaşacağım. Ve eğer sosyal medya hesaplarınızda paylaşırsanız pek çok insana moral verebilir.
Herkese acil şifalar. Dilerim.
Gürkan